Ahmet KARAYÜN’ün “DOKUZ” adlı romanından.

...Kanıyorum bak, her yanım kızıl kan içinde.
Kanıyorum gördüğüm o düşe hemen, her seferinde.
Oysa hiç kanamıyorum o eşsiz gülüşüne.
Ne kanmak düşlerime ne kandırmak kendimi ne de kana kana doymak sana… Eviriyorum, çeviriyorum koskoca bir hiçlik elimde...

***
“Süveyda” diye mırıldandı. “Demek ki kalbine koskoca dokuz yıldan sonra soktun beni. Benim siyah gül tutkumun Süveyda olduğunu anlaman için koskoca 9 yıl geçmesi mi gerekliydi? Evlenmemizin üzerinden çok da zaman geçmeden evvel anlamıştım gerçek aşkın ne olduğundan habersizliğini. Evlenmeden önce kalbinde gördüğüm o küçük siyah noktayı büyütmeni, beni oraya koymanı bekledim hep. Süveyda nedir, bilir misin Samir? Süveyda, siyah küçük bir noktadır ki, insan karşısında ki kişiye gerçekten sevgi duyduğu an kalbine düşer bu kara leke. Kandaki siyah bir pıhtıdır Süveyda; Hem maddi hem de uhrevi âlemin tümünü kuşatan bir öz ve insanın varlığının bir hakikatidir. Nasıl ki, bir meyve çekirdeği özünde ağacını barındırıyorsa, şu Nokta-i Süveyda adı verilen kara leke de kâinatın özünü barındırır içinde. İnsanlar bilmese de dünya sevgi üzerine kurulmuştur ve bir insan âşık olduğunda kalbine düşen o süveyda, suya damlatılan mürekkep gibi çözülür; Yavaş yavaş büyür ve tüm benliğini kaplar. İşte insanın bedenine yayılan o kara lekeye Kara Sevda denir ve bu hastalığa tutulan ruh ve beden savunmasız hale gelir. Odur ki sevgide azalma olduğunda bu leke küçülür, küçülür ve zamanla iyiden iyiye yok olur. Kara sevda bu kara lekeden gelir ve hatta Mecnunun körlüğü, kalbini kaplayan o kara süveydadan bilinir. Hayatındaki varlığım tehlikeye girdiğinde beni ne kadar sevdiğini anladın ve kalbinde ki o lekeyi çok kısa zamanda büyüttün. İşte bu siyah güller de rengini o kalbinde ki süveydadan aldı. Kalbindeki aşkımdan rengini alan bu siyah güllerin yalnızca bir matem çiçeği oluvermesi ne acı değil mi? Oysaki senin ellerinden almayı dilediğim bu güllerin aşkımızın nişanesi, mutluluğumuzun mührü olmasını isterdim.”


 Silüet'i incelediğimiz blog turumuzun ikinci gününde herkese merhaba! Blogumda kitap yorumumu okuyabilirsiniz. Ön okuma, alıntılar ve daha fazlası için diğer blogları ziyaret etmeyi unutmayın :)

Yorum: Kapağını gördüğümde  büyülendiğimi ve içeriğinin nasıl olduğu konusunda meraklı olduğumu söylemiştim ama okurken bir türlü kendimi kaptıramadım. Bunun en büyük sebebi  sunulan dünya tam olarak anlatılmamasıydı. Kahramanımızın ağzından dinlediğimiz kitapta bize olayları aktaran kişinin bir şeyler bilmesi ama biz okuyuculara heyecan yaratmak için uzun bir süre sonra söylemesi bende heyecan yaratmak yerine kitaptan kopmama sebep oldu.

 Kitabımızın konusundan bahsetmeyeceğim. Çünkü daha öncede dediğim gibi kahramanın bildiği şeyleri sonradan öğrendiğim için hangi konu nerede anlatıldı ne oldu karıştı, kafam allak bullak oldu. Size yalnızca kurt sürüsüyle ilgili bir konusunun olduğunu söyleyebilirim.

 Karakterleri inceleyecek olursak geri dönüp baktığımda hiçbir karakteri sevemedim. Özellikle kahramanımız Calla benim en nefret ettiğim karakterdi. Alfa olmasına rağmen sürekli 'Ben bilmem, beyim daya iyi bilir' havalarında gezmesi sinir bozucuydu. 

 Kısacası ben bu kitabı sevemedim.Ama nefret ettiğimi de söyleyemem. Okumasam bir şey kaybetmezdim.

PUANIM:

Kitabı Okurken Dinlediğim Şarkı:


 Tur Takvimi:
29 Mart 2013

Yazar Tanıtım – Kitap Telvesi
Kitap Tanıtım – Kitap Aşığı
Ön Okuma ve Trailer – Kitap Sayfaları
Silüetten Önce - Tugcenin Kitaplığı

30 Mart 2013

Alıntılar – Kitap Avcısı ve Maria Puder Ölmedi
Kitap Çekilişi - Kitaplarım ve Ben
Film olsaydı Kimler Oynardı? – Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
Ya Sonra – Kördüğüm Hayaller
Kitap Yorumu – *9 Blog Birden




BİR KURT SÜRÜSÜNE SÖZ GEÇİREBİLİYOR
AMA KALBİNE ASLA!

“Ateşli ve kesinlikle heyecan verici…”
-Becca Fitzpatrick, Fısıltı’nın yazarı

Calla, kaderinin ona ne getireceğini biliyordu:
Geleceğin ateşli alfa kurdu olmak… Ren Laroche’la eşleşecek, onunla omuz omuza savaşıp sürüyü yöneterek Bekçiler’in kutsal mekânlarını koruyacaklardır. Ancak yakışıklı bir gencin hayatını kurtararak efendilerinin yasalarını çiğnediğinde Calla kaderini, varlığını ve kendi dünyasını sorgulamaya başlar. Kalbini dinlerse her şeyini, hatta belki hayatını bile kaybedecektir…

“Zekice yazılmış bir seri, okuyucuları koltuklarına çiviliyor.”
-Associated Press

“Seksi ve sarhoş edici; aksiyon, gerilim ve kesinlikle aşk dolu… 
Daha fazlası için sabredemeyeceksiniz!
Doğaüstü romanları sevenler için tam bir başyapıt.”
-Romantic Times

“Son derece romantik.”
-Justine Magazine

“Silüet’in bağımlısı oldum!”
-Kay Cassidy

Kitap Adı: Silüet
Yazar: Andrea Cremer
Çeviri: Aydan Şanlısoy Özbek
Sayfa: 464
Fiyat: 24.00 TL

 Tur Takvimi:
29 Mart 2013

Yazar Tanıtım – Kitap Telvesi
Kitap Tanıtım – Kitap Aşığı
Ön Okuma ve Trailer – Kitap Sayfaları
Silüetten Önce - Tugcenin Kitaplığı

30 Mart 2013

Alıntılar – Kitap Avcısı ve Maria Puder Ölmedi
Kitap Çekilişi - Kitaplarım ve Ben
Film olsaydı Kimler Oynardı? – Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
Ya Sonra – Kördüğüm Hayaller
Kitap Yorumu – *9 Blog Birden

Konuşan Kitaplar ile Blog Turunun bir sonraki durağı Pegasus Yayınlarından geçtiğimiz günlerde çıkan ve 2013'ün en çok beklenen kitaplarından biri olan, Andrea Cremer'dan "Silüet" 


Kurtadamların dünyasında, aşk dolu müthiş bir serüvene hazırmısınız? (:

Blog Turunumuzun sonunda 5 şanslı takipçimiz bu kitaba sahip olacak.


a Rafflecopter giveaway

Blog Tur Takvimi
29 Mart 2013

Yazar Tanıtım – Kitap Telvesi
Kitap Tanıtım – Kitap Aşığı
Ön Okuma ve Trailer – Kitap Sayfaları
Silüetten Önce - Tugcenin Kitaplığı

30 Mart 2013

Alıntılar – Kitap Avcısı ve Maria Puder Ölmedi
Kitap Çekilişi - Kitaplarım ve Ben
Film olsaydı Kimler Oynardı? – Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
Ya Sonra – Kördüğüm Hayaller
Kitap Yorumu – *9 Blog Birden

 Huzursuz Kemikler uzun süredir okumak istediğim bir kitaptı ama kapağı bana çok itici geldiği için bir türlü başlayamamıştım. Okumaya başladığımda keşke daha önce başlasaymışım diye düşündüm. Daha önce çok tarihi aşk kitabı okudum ama ilk defa tarihi gerilim okuyorum =D kitabın başındayım ama bu tempoda ilerlerse benden 5 puanı kapacak gibi görünüyor.



Bundan bahsetmesem ölürdüm! Şu güzelliğe bakar mısınız ^.^ Artık bir kitabı almadan ve okumadan önce arka kapak yazısını okumama kararı aldım. Çünkü bazı arka kapak yazılarında o kadar çoık bilgi var ki kitabın özeti yazıyor zannedersiniz.  O yüzden konusunu bilmiyorum ama meraktan çatlıyorum. Konusu ve işlenişi de kapağı kadar güzelse Silüet'in tadından yenmez =)


  Okumaya başlamadan önce sıcacık bir öykünün beni beklediğini düşündüğümü söylemiştim. Benim gibi bir kitapta 'kan gövdeyi götürsün' kriteri arayan birini bile kendisine bağlattı :) Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen birçok yazardan daha iyi bir anlatımı olduğunu da söylemeden edemeyeceğim.

 Julia'nın hayatı yıllar önce yaşadığı bir olay yüzünden tepetaklak olmuştur. Kardeşiyle görüşmüyor ve  kocasıyla iki yabancı gibiler.Kısacası Julia yaşadığı tramva sonrası kendi kabuğuna çekilmiş durumdadır. Bir gün eve geldiğinde kapıda bir tabağın içinde bir ekmek buluyor. Ekmeğin tarifini deneyen Julia  gittiği çay salonunda kendisi gibi hayatında belli problemleri olan iki kadınla tanışır. Julia bu iki kadına yaptığı ekmeğin hamurundan onlara da verir ve üç yaralı kadın bir ekmek hamuru sayesinde arkadaş olurlar.

 Çoğu yeri Küçük Mucizeler Dükkanı'na benzettim. Hayatında problem olan birkaç kadının belli bir şey etrafında bir araya gelmesi falan okurken sık sık kıyaslama yapmama neden oldu. Bu kıyaslamada da Dostluk ekmeği açık ara öne geçti. Çünkü daha hareketli ve merak uyandırıcıydı. Ayrıca sadece akıcılığıyla okutturmuyor, okurken kitap anlatılmak istenilen duyguyu başarılı bir şekilde hissettiriyor.

 Okurken beni tek rahatsız eden durum son 20-30 sayfasında durgunlaşması oldu. Birde o ekmeği kimin bıraktığını öğrenseydim iyi olurdu. Ekmeği ikimin bıraktığıyla ilgili dolu tahminim vardı. 





 Kapak kitabın konusunu çok güzel bir şekilde yansıtmıştı.Benim dikkatimi kapağın üst kısmındaki raf  çekti.  Kitaplığım dolduğunda duvara buna benzer bir raf yaptırmayı düşünüyorum :)



PUANIM: 



Kitabı Okurken Dinlediğim Şarkı:




Aşkın Kollarında'yı incelediğimiz blog turumuzun ikinci gününde herkese merhaba! Blogumda kitap yorumumu okuyabilir ve ya sonra neler olacağını okuyabilirsiniz. Ön okuma, alıntılar ve daha fazlası için diğer blogları ziyaret etmeyi unutmayın :)

YORUM:Uzun zamandır tarihi aşk romanı okumuyordum. Uzun bir aradan sonra böyle kaliteli bir tarihi aşk romanıyla açılışı yapmak gerçekten çok iyi geldi. Baştan sonuna kadar harika bir kitaptı. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bitince de haliyle hüsrana uğruyor.

 Clara iyi bir eş bulmak için Amerika'dan İngiltere'ye ablasının yanına geliyor. Bir gün gideceği balonun davetiyesini başka bir balonun davetiyesiyle karıştırır ve orada yakışıklı Seger'a gönlünü kaptırır. Ne yazık ki kendisiyle evli onca adamın arasında gönlünü yanlış kişiye kaptırdı. Çünkü Seger hovardanın teki !

 Clara'nın azmi çok hoşuma gitti. Ben şurada naz yapmaya çekileyim de yakışıklı adam yanıma gelip aşk-ı ilan etsin diyen çıtıpıtı kızlardan değildi. Gitti adamı balo balo takip etti. 

Her kitapta olduğu gibi burada da bir ( aslında iki :D ) kötü vardı. Teyze yeğen Clara'yla kafayı bozmuşlar. Zavallı kızın başına getirmedikleri şey kalmadı. Bu iki pislik yüzünden okurken sık sık sinir krizleri geçirdim. 

Uzun lafın kısası ben bu kitaba bayıldım. Seri olduğunu öğrenince de çok mutlu oldum. Serinin birinci kitabını da en kısa sürede okuyacağım :)


PUANIM:


YA SONRA:
Serinin devamında bildiğiniz gibi Adele’in hikayesi var. Adele’de mutlu evlilik yapan ve bu yolla unvan sahibi olan ablalarının izinden bir sonraki sezon Londra’nın yolunu tutar;

Ve kendisine teklifle gelen ilk lorda “Evet” demiştir. Ve niçin onunla evlenmesin ki? Kibar, dürüst ve kesinlikle hiç duygulu değildir.
Baron Alcester, vahşi, uzun boylu ve gizemli kuzeni Damien Renshaw’a hiç benzemez. Görüşen o ki; Adele Damien’den etkilenmiştir, benden söylemesi… Ancak, Damien eğer, kuzeni ile evlenecek olan Adele’i baştan çıkartmaya çalışsa Adele için bu durum daha kolay başa çıkması daha kolay olacaktı. Ama Damien, Adele karşı koyuyor ve tabii ki; bu düzgün ve uygun davranışları onu daha da karşı konulamaz yapıyor. Damien belli ki; Adele’in içindeki çılgın ve tutkulu tarafı meydana çıkartıyordu.
Kader aşk hakkında, Adele’e bir ders mi vermeye çalışıyordu?

Küçük bir alıntı…
Damien kütüphanenin kapısını açtı, boş olduğundan emin olmak için içeri bir göz attı ve sonra Adele’i içeri sokarak, kapıyı yavaşça kapattı.
“Yalnız başımıza,” dedi Adele, koyu renkli ahşap kaplı odayı geçerek, pencerenin önünde durdu “burada olmamalıyız.”

En sonunda konuştuğunda, sesi derin ve kontrollüydü. “Gitmeden önce Size bir şey söylemeliyim.”

Adele doğru bir adım attı. “Harold ile evlenmeniz gerektiğine kesinlikle emin misiniz?”
Şaşkına dönmüş bir biçimde ona baktı. Bu Adele’in duymayı beklediği şey değildi. Ve niçin ona bunu soruyordu? Emin olmadığı yönünde onu ikna mı etmek istiyordu? Damien onun için dövüşmeye istekli miydi? Harold yerine onun gelini olduğunu düşündü ve bir yanı çılgınca bunun olabileceği hissine kapıldı; sevilebileceğine, gerçekten sevilebileceğine karanlık ve çılgın şövalyesi tarafından.

“Aramızda olanları acaba Harold’a söylemeli miyim diye saatlerce düşünerek kendimi paraladım.” Dedi Damien.
Adele bu ima karşısında şaşkınlıkla gözlerini kırptı.
“Endişelenme” diyerek devam etti. “Kendimi rahatlatacağım diye onu üzecek bir şeyi kesinlikle yapmam. Ancak, onu korumak için onu üzebilirim.” Odada bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başlamıştı. “Kadınlar konusunda oldukça tecrübesiz o, Adele; masum ve naif. Nasıl bir eş olacaksınız ona?”

“Damien, bağlılığım konusunda kendimle gurur duyarım ve evlilik yeminimi kesinlikle hafife almayacağım.”
“Ama Sizi öptüğümde, Siz de beni öptünüz.” Adele çenesini dikleştirdi. “Belki düşündüğünüz kadar, güçlü değilsinizdir” Damien bir adım daha ona doğru yaklaştı. “Ve bu beni endişelendiriyor. Annem babama karşı sadakatini koruyamadı ve evlilikleri son derece kötü bitti.”

“Ben hiçbir zaman sadakatsiz bir eş olmayacağım.” Dedi Adele.
“Bir yanım güçlü olmamanı umuyor, Adele.”

“Bütün bunlar, eğer senin hakkında kötü düşünebilseydim, katlanılması çok daha kolay bir hal alırdı.” Damien arkasına bakmadı. Lafını bitirdi ve odadan çıktı.

 Diğer Bloglara göz atmayı unutmayın ;)

14 Mart 2013

Yazar Tanıtım – http://kitaptelvesi.blogspot.com 
15 Mart 2013
Alıntılar – http://asabibakire.blogspot.com ve http://kahvekokulukitap.blogspot.com
Farklı Bloglara Gezi - http://gokkusagindakisonrenk.blogspot.com
Film olsaydı – http://tugceninkitapligi.com
Ya Sonra – http://kitapasigi.blogspot.com
Kitap Yorumu – *9 Blog Birden



İki şanslı okuyucumuz blog turumuzun sonunda  Aşkın Kollarında kitabının sahibi olacak. Konuşan Kitaplar ile blog turu etkinlikleri çerçevesinde bu kitabı kazanmak için yapmanız gereken çok basit; bloguma yorum bırakarak ya da  aşağıdaki rafflecopter‘i email adresiniz yada facebook hesabınız ile kullanarak çekilişe katılabilirsiniz.

a Rafflecopter giveaway

 Mart ayında yorumlamam için gönderilen Dostluk Ekmeğini okumaya başlıyorum. Arka kapaktaki yazıyı okumadım ama kitabın kapağına bakarak sıcacık bir öykünün beni beklediğini düşünüyorum. Okuyup göreceğim :D

Kitabın kapağını açtığımda bu güzel yazıyla karşılaştım :)


  
Sonunda çekilişin sonucunu açıklayabildim. Kazanan arkadaşı tebrik ederim =) Kendimi gösterdiğim ilk video olduğu için çok heyecanlıydım. Videoyu çekerken video çekmenin  çok eğlenceli olduğunu fark ettim. Ne dersiniz video çekmeye devam edeyim mi ?


 "Çok garip ama bazen, karanlık güçler aklımızı çelip bizi kötülüğe yöneltmek için, baştan bir iki şeyi doğru söyler, güvenimizi kazandıktan sonra hemen oyuna getiriverirler bizi."


 "Kazandığın şeyin keyfini çıkaramıyorsan hiçbir şey kazanılmamış, her şey yitirilmiş demektir. Yıkıp yok ederek yaşamaya çalışmaktansa, yok ettiğimiz şey olmak daha rahat olurdu."
 Bildiğiniz gibi şubat başında bir çekiliş düzenledim ve kazananı daha duyuramadım. Bunun sebebi derslerimin çok yoğun olması. Bu hafta  içinde çekilişin sonucunu duyurmaya çalışacağım. 

 Ayrıca benim için bir hafta gibi bir süre sonra geri sayım başlayacak. 365'den geriye sayarak üniversite sınavına hazırlanacağım. Hayatıma yön verecek bu önemli sınava hazırlanırken haliyle bloguma ve kitaplarıma daha az vakit ayıracağım. umarım bunu anlayışla karşılarsınız.

 Uzun zamandır kütüphaneye gidemiyordum. Proje ödevim için Farabi'yi anlatan bir kitap almak için gittim. Tabi uzun süredir gitmediğim için çıkmam pek kolay olmadı =) Gitmişken bir kitap daha alayım dedim ve Macbeth de benimle eve geldi. 

 Proje ödevimi bilgisayara bön bön bakarak değil de kitap okuyarak yapabileceğim için çok mutlu oldum :)

  İntikam Ateşini uzun sürede okuyacağım diye bir karar almıştım. Tabi ki başaramadım. O kadar harika ki bitirince nasıl bir yorum yapacağımı bilmiyorum. Herhalde postta "müthiş" kelimesinden bol bir şey olmayacak :) Okurken kendimi o kadar çok kaptırmışım ki sonuna yaklaşınca sadece iki yeri işaretlediğimi görünce şaşırdım. neyse iki tane alıntı hiç yoktan iyidir değil mi =D

"En kötü anlarında hiç kimse iyi görünmez. Ama bizi biz yapan bu kötü anlardır. Ya güçlü bir şekilde dimdik dururuz ya da korku ve acıyla sineriz. Ya tecrübelerimizle olgunlaşıp zafere ulaşırız ya da sonu gelmeyen lanetli hatalar zincirine dolanıp mahvoluruz."

VEEE  okurken beni gülme krizine sokan bir alıntı =)

" 'Bir kavgaya mı karıştın? Hayır, bırak tahmin edeyim; yine yaralı bir köpek kurtardın, değil mi ?' dedim aksi bir tavırla.Bu geçen sefer kullandığı bahaneydi. 
'Burnum kanadı.'
'Burnu kanamışmış. Petunyama anlat sen onu.'
'Petunya?'
'Göt, Barrons. Götün teki derler ya hani.' "




Gülümse Anılara'yı incelediğimiz blog turumuzun ikinci gününde herkese merhaba! Blogumda kitap yorumumu okuyabilir ve çekilişe katılabilirsiniz. Yazarla söyleşi, alıntılar ve daha fazlası için diğer blogları ziyaret etmeyi unutmayın :)

Yorum: Marissa uzun süredir arkadaşı olan Julia ile buluşmaya karar verir. Julia buluşmaya gelirken bir taksi ona çarpar ve Julia kısmi hafıza kaybına uğrar. Marissa bu kaza sonucu arkadaşının tuhaf hareketlerine bir türlü alışamaz. Zaman geçtikçe Julia'nın bu tuhaf hareketleri Marissa'nın geçmişini ve arkadaşlıklarını sorgulamasına sebep olacaktır.

  Başlarda harika ilerliyordu. Okurken ileride neler olacağına dair binlerce senaryo üretiyordum ama bir süre sonra okurken sinirimi bozmaya başladı. Marissa'nın arkadaşı söz konusu olunca hep alttan alması ve ezik durumuna düşmesi sinirimi bozdu. Okurken sık sık İyi ki Julia gibi bir arkadaşım yok diye şükrettim. 

 Belli bir süre sonra ileride ne olacağını merak etmeyi bıraktım. Çünkü odaklanabildiğim tek şey Marissa'nın arkadaşlıkları konusunda verdiği bolca taviz ve Julia'nın ne gıcık bir insan olduğuydu. 

 Sonunda ise beni şaşırttı - ve kesinlikle hayal kırıklığına uğrattı. Daha güzel bir son yapılabilirdi. Çok basit bir sondu. Okurken arkadaşlık ve dostluk konulu bir kitap yerine ihanet konulu bir kitap olarak bakarsanız belki beğenebilirsiniz. 


PUANIM:




 Tur takvimi:

2 Mart 2013
Yazar Tanıtım – http://kitaptelvesi.blogspot.com 

Kitap Tanıtım – http://kitapsayfalarii.blogspot.com

Ön Okuma – http://kordugumhayaller.blogspot.com 

Kitap Çekilişi - http://kitapasigi.blogspot.com

3 Mart 2013
Alıntılar – http://asabibakire.blogspot.com vehttp://kahvekokulukitap.blogspot.com

Yazar Söyleşi – http://tugceninkitapligi.com

Farklı Bloglara Gezi - http://gokkusagindakisonrenk.blogspot.com

Film olsaydı – http://tarihiaskromani.blogspot.com
Ya Sonra – http://tarihiaskromani.blogspot.com

Kitap Yorumu – *9 Blog Birden

*9 Blog’un yorumlarını bir aradahttp://konusankitaplarileblogturu.wordpress.com 
adresinde bulabilirsiniz…







 İki şanslı okuyucumuz blog turumuzun sonunda Gülümse Anılara kitabının sahibi olacak. Konuşan Kitaplar ile blog turu etkinlikleri çerçevesinde bu kitabı kazanmak için yapmanız gereken çok basit; bloguma yorum bırakarak ya da  aşağıdaki rafflecopter‘i email adresiniz yada facebook hesabınız ile kullanarak çekilişe katılabilirsiniz. a Rafflecopter giveaway

Ve Unutmayın! Bu kitaba dair diğer etkinlikleri www.konusankitaplarileblogturu.wordpress.com adresinden ve katılımcı bloglardan takip edebilirsiniz.