Nasıl yorum yapacağımı bilmediğim bir kitapla karşınızdayım :D O yüzden rastgele bir yerden başlayacağım.

 Öncelikle Grinin Elli Tonunu okuyanlar erotik roman okuduklarını zannediyorlarsa onları Tutkulu Notalara yönlendirelim - ki ağızları bir karış açık kalsın :D

 Eğer cinsel içerikli kitapları okurken rahatsızlık duyuyorsanız bu kitaptan uzak durun. Yok ben rahatsız olmam diyorsanız kaçırmayın bu kitabı. 

 Beş yakışıklıdan oluşan ünlü rock grubunun yolu bir gün Myrna ( hadi gel de söyle bu adı ! ) ile kesişir. Myrna baş gitarist Brian'ı gördüğü an onu mimler. Sonrası hop yatak. Kitabın büyük çoğu cinsellikti. Kalan kısımlar ise çok eğlenceliydi. Grubun kendi içindeki atışmaları sohbetleri harikaydı. İlk başlarda tüm grup üyelerini sevsem de sonlara doğru bazı olaylar yüzünden Tyler'dan soğudum. O kısım gerçekten sinir bozucuydu

  Her ne kadar bu kitap Brian'ın kitabı olsa da benim favorim Sed oldu. Sert görünüp aslında içten içe acı çekmesine dayanamadım işte ^.^ İkinci kitap Sed'e ait ve yayınevi kısa bir süre sonra çıkaracak diye biliyorum. Dört gözle bekliyorum :)


Tuğçe'den İtiraflar:
  •  Ben cinsel içerikli kitaplardan rahatsız olmadığım halde bile bazı bölümlerde ufak atlamalar yaptım
  • Myrna hayatımda gördüğüm en ballı karakterlerden biri  :D Kaç yaşına gelmişsin git örgü ör. (Evet kıskanıyorum -_-)
  • Tutkulu Notalardan hiçbir alıntı yazmadım. Çünkü alıntıları yazsam kitabın yarısını da yazmış olacağım.
  • Tyler ikinci kitapta Sed ve manitasına bulaşmasın diye dua ettim :(

PUANIM:



 Ya Sonra

Ben her gün bir düzine kırmızı kadife keki pişirmiyor, erkek arkadaşımın sevgilisinden bir çocuğu olduğunu öğrenmiyor veya bir cinayete tanıklık etmiyordum. Sakin olmalıyım ve Miranda uyarısını temel alarak tüm menüyü yapmalıyım. Soğan, füme jambon ve biberli peynir gereklidir. Bütün malzemeleri derin bir ekmek kabuğunun içine koyun ve ağır krem şantiyi, tuzu ve karabiberi ekleyin. Dolgu esmerleşinceye kadar 400 derecelik fırında pişirin. En-iyisi-sessiz-kalın ve en-iyisi-avukat-Pita-Dippers-olun salsa sosu ile servis edin.

Coop O’Malley benim avukatım ve erkek arkadaşım. O sadece Charleston’da büyük bir firmada çalışmaya başlamıştır. İş, cumartesi öğleden sonra Palmetto Place’de tatlı çay eskalopu yemek yerine kek pişirmek için evde kalmak yüzünden ülser oldurur. Biz orada buluşup Coop’un 31. yaş gününü kutlamayı düşünüyorduk ama ben kapıdan çıkıp yola düşmüşken telefon etti.

“Merhaba Tenny” dedi. “Son dakikada iptal etmekten nefret ediyorum ama mesaiye kalmam gerektiğini söyledi.”

Ondan şüphe etmek için hiçbir neden yoktu. Coop, kurallara göre bir adamdı. Sadık, titiz ve çalışkan. Bu, biz daha çocukken, ilk yerde beni ona çekmişti. Ben doğal, soruna eğilimli bir kızım ama Coop, tedbirli ve kuralları izleyen bir adam. Onun kişisel sloganı, saatinin arkasına oyulmuştur; semper paratus, her zaman hazırlıklı. Benim sloganım, merda accidit, olur böyle şeyler! Karşıt düşünceler, öyle değil mi?

Günümün geri kalanını, The Picky Palate –tarihi bir bölgede bulunan bir café- için siparişlerimi hazırlamak için harcadım. Ben, özgür bir fırıncıyım. Benim gibi kendi kendini geliştirmiş biri için hayallerin mesleğidir, özellikle bu şehir profesyonel aşçılarla dolduğundan beri. Evde çalışıyorum ve hamur işlerimi, sattığım her şeyden komisyon aldığım ceféye taşıyorum. Kırmızı kadife kek, diğer Low Country’nin favorileri olan –karides ve irmik matinesi, Bene Wafer Trifle, Pluff Mud Pie- gibi döner cam tabakta gidiyordur. Günün sonunda ise, raflar bomboş kalıyordur.

Öğleden sonra geç saatlerde, keklerimi üstü açılabilen türkuaz hırpalanmış araba koyuyorum ve caféye sürüyorum. Tereyağlı mısır ekmeğinin kokusu beni koridorda yerle bir ediyor ve şeritlerle bağlanmış gurme jöle, limon loru ve bamya turşusu kavanozları ile dolup taşan rafların yanından geçiyorum.

Patronum ofisinden çıkıyor ve çilli kolunu belimin etrafına koyuyor. “Şef okuluna geri dönüyorum,” diyor Jan. “The Picky Palate’i satıyorum. Burayı satın almak ister misin?”


Çekilişe katılmayı unutmayın :)

 Nasıl acı çekiyorum a okuyucular bir bilseniz :( Çok sevdiğim çıksın diye dört gözle beklediğim kitap çıktı ama ben alamıyorum :( Okumadığım kitaplar biriktiği için annem artık kitap için para vermiyor. Okul kapandığı için harçlık da almıyorum. Yani öylece kaldım :(

  Arada bir gidip okuoku sitesinde bakıyorum. Seviyorum. İleride alacağım seni deyip kapatıyorum. Halimi görseniz oturup ağlarsınız valla :( Keşke o kadar merak etmediğim kitapları almasaydım diyorum.

 Bu yayınevlerinin olayını da çözdüm. kışın kitaplar için bizi süründürüyorlar. Yazınsa kitapları patır patır çıkarıyorlar. 

 Bunalıma girmeye gidiyorum :(

 Aşk Tadında Hayat'ı incelediğimiz blog turununun üçüncü gününde herkese merhaba ! Blogumda kitap hakkındaki düşüncelerimi okuyabileceksiniz. 

 YORUM: Gerçekten de harika bir kitaptı. Bir solukta bitirdim ama okurken sinirlerim harap oldu. Gerçekten insanın sinirlerini alt üst eden bir kitaptı. Ve kesinlikle harikaydı.

 Kitabın içeriğinde beni rahatsız eden pek birşey olmadı ama ilk defa Arkadya'nın bir kapağını beğenmedim. Aslında kapak kesinlikle güzel ama kesinlikle kitabın konusuna uymuyor. Kitabın içeriğine göre fazla sevimli.  Keşke orijinal kapağı kullansalarmış. Belki bu kapak daha çekici olabilir ama orijinal kapak kesinlikle içeriğe daha uygun. Umarım Arkadya serinin diğer kitaplarının kapaklarında orijinal kapağı kullanır. 


Aşk Adında Hayat'ın Orijinal Kapağı

 Kitap zavallı kızımız Teeny'nin, nişanlısının aslında o kadar da masum bir adam olmamasını öğrenmesiyle başlıyor. Aldatıldığını öğrenen Teeny ufak çaplı (!) bir sinir krizi geçirdi. Birkaç gün sonra Teeny'nin nişanlısı ölü olarak bulunur ve eldeki tek şüpheli Teeny'dir. Masum olduğunu kanıtlamak için Teeny'nin tek umudu ilk aşkıdır.

 Hah! Sırası gelmişken Teeny'nin ilk aşkından bahsedelim. Bir insan  bu kadar mu ikiyüzlü pislik olur ya ! Okurken çok sinir oldum.
 Okurken yer yer sinirlensem de bir çırpıda okudum. Kitabı bitirdiğimde ise Hayatımda okuduğum en berbat kitap söylenmeye başladım. Bir kitap böyle gıcık bir yerde bitirilir mi ya! Tabi sonradan seri olduğunu öğrendim ve rahatladım :D 

 Serinin ikinci kitabını büyük bir merakla bekliyorum. Beklenmeyecek gibi değil. Yazarlar okurlara işkence etmekten zevk alıyorlar. Bu kitabı okuduktan sonra bu düşüncem kesinleşti :D 

 PUANIM:




Ve Bu güzel kitabı kazanmak içi çekilişe katılmayı unutmayın :)

Katkılarından dolayı Arkadya Yayınlarına teşekkür ederiz :)


    Bir çoğunuz okumak için can atıyor veya çoktan kitabı silip süpürdünüz değil mi ? Bende bir hevesle başladım. kitabın onuncu sayfasından sonra iki karakter birbirine bir yapıştı ayırabilene aşk olsun =D Ayrıca grup üyelerinin birbirine takılmaları da çok eğlenceli :)

 Video hakkındaki iyi/ kötü yorumlarınızı bekliyorum. Yapmamı istediğiniz video varsa lütfen bana bildirin :)

İşte Güzelim Seri :)


 Kitabı aldığımda sıradan bir tarihi aşk romanının beni beklediğini zannediyordum. Kesinlikle yanılmışım. Kitap birçok yönden diğer tarihi aşk romanlarından farklı. Öncelikle çok gerçekçi bir kurgusu var. Erkek karakter alışık olduğumuz gibi kusursuz biri değil. Tarihi aşk romanlarının birbirine benzer konularından sıkılıp farklılık arayanlar için iyi bir kitap. 

 Gecenin Prensi ile ilgili söylenecek birçok olumlu olumsuz yorum var ama benim ilk olarak söylemek istediğim şey tarihi aşk romanlarında görülebilecek en sinir bozucu kadın karakterin bu kitapta bulunması ! Spoiler vermemek için hangi hareketlerine sinir olduğumu söylemeyeceğim ama okurken kafamı yememe sebep oldu. Erkek karakterde yeni yetme oğlan gibi ben aşığım nidaları atarak etrafta dolaşması da ayrı bir mesele.

 Buraya kadarki yorumumda kitaptan nefret ettiğim  sonucuna varabilirsiniz ama öyle değil. Şimdi gelelim kitap hakkında sevdiğim yönlere. Birincisi konusunun diğer tarihi aşk kitaplarından çok farklı olması ( yine spoiler vermemek için ayrıntıya girmeyeceğim :D). Size çok saçma gelebilir bu neden ama içinde kurt içermesi benim kitabı daha çok sevmemi sağladı.

 Bunun haricinde kitabın çevirisinde beni çok rahatsız eden bir şey vardı. Kitapta Fransızca sözcükler ve cümleler vardı. İlk başlarda Fransızca sözcüğü/ cümleyi alt kısımda açıklamıştı. Kitap sorunsuz bir şekilde ilerliyordu. Kitabı okudukça 60 sayfa falan önce verdiği Fransızca cümle veya sözcüğü bir daha açıklamadığını fark ettim. Yahu Fransızca mı biliyoruz biz ? Veya 60 sayfa önce verdiğin Fransızca sözcüğü aklımız da mı tutacağız ? Hal böyle olunca kitabı okumayı durdurup yarım saat önceki sayfalara dönüp o cümlenin ne olduğunu bulmaya çalıştım. Bu kitaptan sürekli kopmama sebep oldu.

PUANIM:



  İki gündür bu kitabı bekliyordum ama bana yıllar gibi geldi. Annem kitabın kapağını ilk gördüğünde okumam ben bunu dedi. Zavallım kargodan kendi okuyacağı tarzda kitap çıkmadı diye hüzünleniyor =D Bende annemin tam tersi okumak için sabırsızlanıyorum. 

 Kimler Tutkulu Notaları okumayı planlıyor ? 

  Herkesin kitaplığında bir köşeye atıp da okumadığı bir kitap vardır( Yoksa yok mu O.o) Bende kitaplığıma baktığımda bazılarının senelerce kitaplığımda süründüğünü fark ettim ve bunları sizlerle paylaşmak istedim.  

 Sizin kitaplıkta bir köşeye atıp da okumadığınız kitaplar var mı? Varsa hangisi ?


 Benim aksime çoğu kişi Şahane Hataları beğenmemiş. Bunu sebebinin Şahane Hatalar  Serisine roman gözüyle bakılması olduğunu düşünüyorum. Baştan söyleyeyim Şahane Hataları elinize alıp baştan sona okuyabileceğiniz bir bir kitap olarak görürseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Ben kitaba başlarken bir oyun oynayacağımı düşündüm. Okurken çok eğlendim. Eğer  bilgisayar başında sürekli oyun oynayan biriyseniz bu  kitabı alın ve okuyun. Okuyarak oyun oynamaktan daha eğlenceli ne olabilir ki !

 Kitabın ilk birkaç sayfasını okuyunca alt kısımda size iki seçenek sunuluyor ( Buraya gitmek istiyorsanız 200. sayfayı şuraya gitmek istiyorsanız 5. sayfayı açın gibi). Sizde tercihinizi yapıyorsunuz. Sonra orada da size iki seçenek sunuluyor. Bu böyle bir süre devam ediyor. Yaptığınız tercihler sizi bir sona götürüyor.  

 Benim sonum çok şaşırtıcı oldu. Hiç beklenmedik bir şey oluverdi. Bende acaba başkaları yapsa neler olur diyerek kitabı diğer gün okula götürdüm. Asıl eğlence orada başladı. Ben bir arkadaşıma okuması için verdim. Arkadaşım gelip okuduğunu kendisi yaşamış gibi ballandıra ballandıra anlattı. Sonra bu kitap elden ele dolaştırıldı. Derslerde sıra altında okundu. Başta da dediğim gibi biz buna oyun gözüyle okuduk. Bu sayede çok eğlendik. Hatta okuyan çoğu kişi kitabı almak için adını not aldılar. Okumayı sevmeyen arkadaşlarım bile kitabı nereden alabileceklerini sordular. 

 Arkadaşlarınızla bir araya geldiğinizde fala bakmak veya dedikodu yapmak yerine Şahane Hatalar Cumartesiyi elden ele dolaştırın. Yarın arkadaşlarımla buluşacağım ve Şahane Hatalar Cumartesiyi de yanımda götüreceğim. Bakalım onların seçimleri nasıl sonlanacak.

PUANIM:




Kesinlikle kötü bir kitap diyemem. Çünkü daha konusunu doğru dürüst anlamadım. Ama bu aralar akıcı fazla kafa yormayan kitaplar okumak istiyorum. O yüzden Kaseti başka bir zaman okumak üzere kitaplığıma uğurluyorum.

  
 Yine bir kitap alışverişiyle karşınızdayım. Bundan sonra uzun bir süre kitap alışverişi yapmayı düşünmüyorum. Tabi doğal olarak uzun bir süre kitap alışverişi videosu olmayacak. Ama daha çok videoyla karşınızda olacağım. İyi seyirler :)

 Aldığım kitapların toplu fotoğrafı:


Son aldığım kitapları iteleye iteleye sığdırdım. Bundan sonra alacağım kitapları nereye koyacağım ise tam bir muamma :(


Sırf kapağının güzelliği için almıştım. Konusu nedir necidir bilmiyorum =D  Dünya'yı gezin. Kitap alışverişlerini benim gibi yapan bir kişi bile bulamazsınız =D Bu akşam inek gibi test çözdükten sonra okumaya başlayacağım. Umarım iyi bir kitap çıkar.

  Herkese merhaba! Birçoğunuzun bildiği gibi bir süre önce bloga ara vereceğimle ilgili bir yazı yazmıştım. Ara verdikten sonra düzenimin bozulduğunu fark ettim. Anlayacağınız blogumla ilgilemek hayatımda yemek yemek ve uyumak kadar önemli bir olay olmuş. Bende bloga geri dönmeye karar verdim. Tabi bu kararı alalı bir hafta oldu olacak. Neden şimdiye kadar yazmadın derseniz elimde gitmedi. Ülkemizde yaşanan üzücü olayları hepimiz biliyoruz. Facebook ve Twitterdan gelişmeleri takip etmekten kitap okumayı da ders çalışmayı da unuttum. Eminim bir çok kişi benim gibi olmuştur. Daha bu konu üzerine söylenecek çok şey var ama biz blogumun konusu olan kitaplara dönelim.

 Mayıs ayında okuduklarımı bu kez video ile anlatmayacağım. Dediğim gibi içimden hiç gelmiyor. Bir kitap alışverişi yaptım. Onu da yakın bir tarihte video şeklinde sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. 


Bu seriye başlayamayan varsa gitsin bir an önce başlasın. Benim bayılıp ölüp bittiğim bir seridir. Kitabı size anlatmaya çalışmayacağım hiç. Bir ara denedim de kelimelerin rastgele bir araya geldiği tuhaf bir yazı çıktı ortaya =D Okumak isterseniz sizi buraya alalım.

Okuduğum birçok kitaptan farklıydı. Okurken yer yer sinir krizleri geçirsem de okuduğuma hiç pişman olmadım. Zaten ödüllü bir kitapmış kendileri. Beni tek rahatsız eden şey kitabın sonlanma şekliydi. Belki farklı şekilde bitirilse daha güzel olurdu.

Bundan blogumda bahsetmedim. Bir ara uzun uzun yorumlayacağım.   Ben kitabı okuduktan sonra arkadaşlarıma da verdim. Kitap sınıfta elden ele dolaştı. Kitabı okuyanlar sanki o olayları kendisi yaşamış gibi anlatıyordu. Çok eğlenceli vakit geçirmemizi sağladı. Bu kitaba bayıldım. Eğlenceli zaman geçirmek için bire bir :)

Birde Ejderin Arzusu'nu okudum. Onun yorumu için buraya tıktık.


Umarım ülkemiz bir an önce huzura kavuşur. Umarım birileri bir an önce asıl gücün halkta olduğunu anlar. Herkese SEVGİ dolu günler dilerim.