Yelena idam edilmek üzereyken komutanın başmuhafızı Valek'ten bir teklif alır. Komutanın çeşnicisi olmayı kabul ederse idamdan kurtulacaktır ama Valek ona  zehir verecektir. Eğer her gün gidip Valek'ten panzehiri almazsa ölecektir.

  Genellikle bir serinin ilk kitabı durgun olur. Yine kendimi yine böyle bir kitaba hazırlamıştım. Serinin ilk kitabı olmasına rağmen başından sonuna kadar heyecanlıydı.  Kitabın son sayfalarına geldiğimde bitmesin diye yavaş yavaş okudum. Kitabı okumadığım zamanlarda aklım hep kitaptaydı. 

 Yelena çok güçlü bir karakterdi. Zavallının başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Ama o hiç pes etmedi. Bu yönüyle benden tam puan aldı. Başmuhafız Valek ise baştan benim kalbimi çalmayı başardı :) Karakterler gerçekçiydi. Bu da kitaba adapte olmakta büyük kolaylık sağlıyor.





Kitabın kapağını beğenmediği daha öncede söylemiştim. Ama kitabın orijinal kapağını görünce bu fikrim değişti. Orijinal kapak daha albenili duruyor olabilir ama bence konuyu kapakta yansıtmayı Dex başarmış.  Arka planın karanlık olmasının kitabın gizemli ve heyecanlı konusunu daha iyi yansıttığını düşünüyorum.





DEX ikinci kitabın çeviride olduğunu ama gecikmeyeceğini haberini verdi. Merakla ikinci kitabı bekliyorum :)





 NOT: Zehir Ustası'nı almamın sebebi bu harika tanıtım videosuydu=)


PUANIM:





 Klasiklere karşı her zaman korkuyla yaklaşırım. Bunun sebebi daha ilkokul zamanlarımda hocalar zorla klasik okuturlardı. Bende o zamanlar anlayamadığım için moralim çok bozulurdu. "İntibah"a başlarken de aynı korku vardı. Ama korkularım her zamanki gibi çok yersiz çıktı.

 İntibah ilk edebi roman olduğu için kurgusu çok basit.  Ama buna rağmen kötü diyemem. Çünkü o dönem hakkında çok bilgi veriyor.Yazarın sürekli araya girip bilgi vermesine rağmen  çok akıcıydı.

ALINTILAR:

"Gençlik gününün sabahı açılmaya başladı. Artık kargaşalık günleri başladı. Belalar uğurlu olsun."

"Dostlar arasında, kalbin üzüntülerini açıkça ortaya koymamak, dostluğun gereklerinden sayılıyor. Eğlence gibi hiç hükümsüz şeylerde bile beğenmediği durumu ikiyüzlülükle beğenir gibi görünmek insanlık görevlerinden kabul ediliyor."

"Sevdiğini üzmemek için doğruyu gizleme! Çünkü bir zaman gelir ki, sevdiğin o gizli şeyi haber alır ve korktuğundan daha fazla üzülür."

"Gönül bir şeye azmedince, cismin acısı da pek kolay biter."

"Çaresizliği yenmenin yolunu hile yapmakta bulanın kazancı; kovmaya imkan bulamadıkları kötülüğün ortaya çıkışını uzatmaya çalışmaktır."

PUANIM:


 Normalde blogumda kitaplardan uyarlama filmler hariç izlediğim filmleri paylaşmam. Ama bu filmden bahsetmezsem olmaz.

 Dün akşam tesadüfen bu filmle karşılaştım.Yatmadan önce 5-10 dakika izleyeyim dedim. Filmi kapatmayı bırak film bitene kadar yerimden bile kıpırdamadım. Film bittiğindeyse gözlerim şiş ve ben hıçkırık krizindeydim. Filmde işlenen olayın gerçek olması beni daha da etkiledi.

 Üniversitede görev yapan profesör bir gün bir köpekle karşılaşır ve onu yanına alır. Adını Hachiko koyar. Hachiko profesöre  her gün metroya kadar eşlik eder. Profesörün üniversiteden dönüşünde onu karşılar. Bu böyle bir yıl devam eder. Bir gün profesör üniversitede kalp krizi geçirir ve hayata gözlerini yumar. Hachiko o  akşam sahibinin metrodan çıkıp yanına gelmesini bekler. Ama profesör gelmez. Hachiko yine beklemeye devam eder. Bir gün bekler, iki gün bekler üç gün bekler... Hachiko ölen sahibini tam 10 yıl bekler.  Tam 10 yıl...

 Hachiko 12 yaşına geldiğinde metronun kapısında ölür.


Bu tür olaylar insanlara gerçek sadakati sorgulatıyor. Hangi insan sevdiği birini hiç bıkmadan  10 yıl bekler.  


 İşte Gerçek Hachiko:






Oscar'a layık oyuncu :)


Hachiko'nun metronun önündeki heykeli:







 Bu kitap için söyleyeceklerim o kadar çok ki ! Beklediğimi bulamadım. Aslında bu kitap için çok fazla beklentim vardı. Alacakaranlık'a  o kadar çok benziyordu ki okurken sürekli iki kitabı karşılaştırıp durdum. Olayların gidişatı birebir aynıydı. Eğer yazar konu olarak vampirleri işleseydi  Alacakaranlık'ı okuduğumu düşünebilirdim. Ayrıca kitap çok durgun ilerliyordu. 250. sayfadan sonra birazcık hareketlendi ama yinede bu hareketlenme kitabı kurtarmak için yeterli değildi. Zaten serilerin ilk kitaplarında genellikle bir durgunluk hakimdir ama sürekli aynı olayların olması da okurken  zaman zaman sıkılmama sebep oldu. Yazar kitabın kahramanları belli bir kalıba sokmuş. O yüzden karakterlere hiç ısınamadım. 

16 yaşındaki Kate anne babasını trafik kazasında ablasıyla birlikte büyükanne ve babasının yanına Paris'e taşınmak zorunda kalır. Ablası Georgia bu kötü durumla yeni edindiği arkadaşlarıyla her zaman gezerek başa çıkmaya çalışsa da Kate bir türlü alışamaz. Kate'in bu haline üzülen Georgia, Kate'e bir kafeye gitmesini tavsiye eder. Kate gittiği kafede esas oğlanımız Vincent'ı görür ve aralarında bir elektiriklenme olu. Bu karşılaşma sahnesi  alacakaranlığa en çok benzettiğim sahneydi. Sonrasında sık sık Vincent ile karşılaşır. Bir süre sonra Vincentile kate flört etmeye başar. Kate oğlanın gerçek olamayacak kadar yakışıklı olduğunu düşünür. Zaten normal bir insan değildir. Vincent geri dönendir. Efendim geri dönen nedir derseniz onu açıklamayacağım. Olur da okumak isterseniz sizin için büyük spoiler olur. Zaten kitapta özgün olduğunu düşündüğüm tek şey geri dönenler. 

 İkinci kitap için büyük bir gelişme beklemiyorum. Çünkü kötü başlayan bir serinin ilerledikçe güzelleştiğine şahit olmadım. Tam tersi seriler, maalesef, git gide bozulur. En azından ikinci kitapta daha çok hareket olacağını umuyorum. 

PUANIM:

 Aslında daha önceleri de blogumun facebook sayfası vardı ama aktif olarak kullanmadığım için burada paylaşmamıştım. Artık facebook sayfasını da aktif kullanmaya karar verdim. Blogumun facebook  sayfasına BURADAN ulaşabilirsiniz.
 
Herkese iyi günler !



  Kutsal Kızlar birkaç gündür elimde sürünüyor. Bir türlü okuyamıyorum. Sedece 45 sayfasını okudum ama ne zaman elime alsam bir uyku çöküyor üzerime. Anneanneme bu durumu anlatsam kesin "Bu kitabı okumaman için sana büyü yaptılar " der. O derece!  Bu okuduğum 45 sayfa bana işkence gibi gelse de daha sonra bu kitaba bir şans daha vereceğim.  Belki de benim bu sıralar farklı bir türde kitap okumaya ihtiyacım vardır. Daha önce bir kitabı okurken hiç bu kadar çok zorlanmamıştım :(

 Kitabı genel olarak beğendim. Çok akıcıydı. Nasıl bittiğini anlamadım. Kitapta anlatılan bir çok kavramı bilmeme rağmen okurken sıkılmadım. Normalde kitapta bildiğim bir şey anlatılırsa o kitabı okuyamam. Bu kitap için geçerli değildi. Ayrıca çoğu konuda kaynakların belirtilmesi hoşuma gitti. Yalnız kitapta beni rahatsız eden ve gözümde büyüyüp kocaman olan bir konu var. Kitapta vampirler vb. anlatılmaya başlanmadan önce kısa birkaç sayfalık hikaye hikaye konulmuş. Bence çok gereksizdi. Hatta o hikayeyi okurken bırakmayı  düşünmüştüm.  Hikaye konulmadan anlatıma başlansaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.  

PUANIM:





 Kitapta iki  farklı hikaye anlatılıyor. İkisi de çok güzel. Ejderin Aşkı uzun süredir okumak istediğim bir kitaptı ama bu kadar güzel bir kitap olacağını hiç düşünmemiştim.

 Kanlı Annwyl lakabıyla ün salmış korkutucu kadın savaşçı, abisine karşı yaptığı savaşta ağır yara alır ve etrafı düşman askerleriyle çevrilidir. Son nefesini vermeden önce öldürebildiği kadar düşman askerini öldürmek ister. Bu sırada Ejderha Feraghus savaşın gürültüsünü duyar ve yemek için savaş alanına gider. Ejderha savaş alanına gittiğinde tüm askerler kaçışırken Annwyl orada dikilmektedir. Ejderha bu insanın cesaretinden etkilenir ve yaralı savaşçıyı yanına alır.

 Kanlı Annwyl ve Feraghus arasındaki aşk çok güzeldi.Bir ejderhaya hiç sempati duyabileceğimi düşünmemiştim . Okurken Annwyl ve Feraghus arasında geçen diyaloglara sık sık güldüm. Kısacası ben bu kitaba BA-YIL-DIM ! Yalnız kitapta cinselliğin çok işlendiğini belirteyim. Ephesus Yayınları umarım serinin ikinci kitabını bir an önce çıkarır.

PUANIM: